ARAYIŞ
Susmak ve yalnız kalmak,
Sustukça yalnız kalmak,
Yalnız kaldıkça susmak,
Umutsuzca bekleyip,
Neyi beklediğini,
Neden beklediğini,
Bilmemek.
Yazmak, karalamak,
Ne yazdığını,
Neden yazdığını,
Bilmemek.
Amaçsızca yazmak.
Beklemek ve bilmemek,
Neyi beklediğini,
Neden bilmediğini,
Neden beklediğini,
Neyi bilmediğini,
Bilmemek.
Sadece beklemek.
Amaçsızca şuursuzca,
Sessiz ama dertli,
Suskun ama kasvetli.
Sanki içinde buhranlar kopuyor,
Okyanuslar taşıyor,
Dağlar yerinden oynuyor,
Ama sen hala sessiz ve suskunsun.
Sebep ne?
Sebebini bilmemek.
Belki sebebini beklemek.
Buhranların çaresini,
Okyanusların taşmasını,
Dağların sarsılmasını,
Engelleyici bir umut,
Bir pırıltı beklemek.
Sebepsizce umutsuzca beklemek.
Hani bir taş atarsın ya kuyuya,
Beklediğin ses yerine,
Başka bir ses duyarsın.
O ses,
Sana kuyuda suyun olmadığını anlatır.
Ve sen susamışsındır,
Umutların kırılır,
Aklına kötü şeyler gelir,
Susuzluktan başına gelecekleri,
Düşünürsün.
İşte tam o sırada,
Bir kervan görünür.
Birden umutlanırsın,
Beklediğini bulduğunu,
Düşünürsün.
Kurtuldum dersin,
Yorgun, bitkin, bezgin,
Ve sonunda kavuşursun,
Yeni bir hayat, bir damla suda gizlidir.
Ve o an anlarsın,
Ya Rab sen büyüksün.
Ve dersin ki şuursuzca,
ŞÜKÜRLER OLSUN.
05.11.2001 Pazartesi Saat: 23.50 |